Güney göklerinin efendisi
Babil'in ünlü yaratılış destanı Enuma Eliş'te, uzaklardan gelen ve gökyüzünde beliren kudretli tanrı Marduk'un, göklerdeki kaosu nasıl sona erdirip, diğer 'tanrıların', yani gök cisimlerinin 'kader çizgilerini belirlediği'ne (yörüngelerine karar verdiğine) ilişkin oldukça ilginç dizeler yer alıyor
Zecharia Sitchin, uzun araştırmalar ve titiz taramalar sonrası derlediği tablet ve silindir mühürlerde, en eskisi İsa'dan önce üçüncü binyıla dek giden, dinsel içerikli ve çoğu kez göklerle ilişkilendirilmiş metinlere ya da figürlere çekiyor dikkatimizi. Sümer'den, onun mirasını devralan Akat İmparatorluğu'na aktarılan astronomi bilgisinden ve dikkatle tutulan gökyüzü kayıtlarından söz ediyor. Kimi betimlemelerde, eski uygarlıkların yıldız gözlemcileri için kuşkusuz son derece önemli olan Güneş, Ay ve çıplak gözle görülebilen beş gezegenin yanı sıra, bir altıncısına da rastlıyoruz! Diğerlerinden ayrı tutulan ve özel bir önem atfedilen bir gök cismi bu: Çoğu uygarlıkta, birbirine neredeyse tıpatıp benzer biçimde, iki yanında kanatları olan bir disk biçiminde resmediliyor. Bugün çoğunu 'mitoloji' kapsamına alıp göz ardı ettiğimiz metinlerdeyse, bu 'tanrısal' öneme sahip, korkulan ve saygı duyulan gök cisminin izlediği yollara ve göklerdeki serüvenine ilişkin oldukça çarpıcı ifadeler var.
Big bang gibi
Sözgelimi, Babil'in ünlü yaratılış destanı 'Enuma Eliş'te, uzaklardan gelen ve gökyüzünde beliren kudretli tanrı Marduk'un, göklerdeki kaosu nasıl sona erdirip, diğer 'tanrıların', yani gök cisimlerinin 'kader çizgilerini belirlediği'ne (yörüngelerine karar verdiğine) ilişkin oldukça ilginç dizeler yer alıyor. Güney göklerinde beliren Marduk'un, 'Tiamat' adlı canavarın karnını yararak ortasından geçtiğini ve göklerdeki kaosu noktaladığını okuyoruz. Çoğu araştırmacının, Güneş Sistemi'nin oluşumuna ve evrensel düzenin biçimlenmesine ilişkin bir 'antik teori' ya da açıklama biçimi (tıpkı bizim 'Big Bang' yani 'Büyük Patlama' teorimiz gibi) olduğunu düşündüğü bu destan, Marduk adlı gök cismine duyulan saygının vurgulandığı etkileyici bir finalle sona eriyor:
Göklerde parlayan yıldız
Başlangıç ve gelecek onun elinde olsun
O ki yolunu hiç durmaksızın Tiamat'ın ortasından geçirdi
Onun adı Nibiru olsun, 'Ortayı Ele Geçiren'
Tabletlerdeki kayıtlar
Bir özel isimden çok, Marduk için uygun görülen bir 'unvan' olarak beliren 'Nibiru' sözcüğü, aslında gökyüzündeki bir hareketi tanımlamak için kullanılıyor Enuma Eliş'te: Bir başka deyişle, güçlü ve etkili bir gök cisminin izlediği yolu tanımlamakta kullanılıyor. Bunun daha somut örneklerine, böylesi bir klasik metinde değil, günlük pratik amaçlar için kaydedilen astronom rahip günlüklerinde rastlıyoruz. Söz konusu kayıt ve 'gökyüzü Klavuzları'nın en önemlilerinden biri, 'Nineveh ve Babil'in yıldız Gözlemcilerinin Raporları' adını taşıyan ve ondokuzuncu yüzyılda yapılan kazılar sırasında, Asur kralı Asurbanipal'in ünlü kütüphanesinde ele geçen tabletler arasında bulunan bir yapıt. Zecharia Sitchin, bu kayıtlar ve raporlar arasında dikkate değer olanları, '12'nci Gezegen' adlı kitabında yayımlamıştı. Tıpkı şu ünlü dizeler gibi:
Büyük gezegen
Ortaya çıkışında koyu kırmızı
Göğü yarıdan böler
Ve Nibiru olarak durur
Aynı kayıtlarda yer alan bir başka metin parçacığındaysa, Nibiru, yani 'ortadan geçen' ya da 'ortayı ele geçiren' unvanına sahip gök cisminin izleyeceği yol tarif ediliyordu:
Jüpiter'in durağından
Gezegen batıya doğru geçer
Bir süre güven içinde yaşayış olacaktır
Diyara yavaşça huzur çöker
Jüpiter'in durağından başlayarak
Gezegenin parlaklığı artmaya başlar
Ve Yengeç burcunda Nibiru haline gelecektir
Bilgelerin gözlemleri
Bu noktada, Sitchin'in yorum ve tezlerinden bir süreliğine uzaklaşıp, Yakındoğu toplumlarının gökyüzünü resmetme ve yıldız haritaları çıkarma geleneğinin basit ilkelerinden söz etmekte yarar olabilir. Sümer'den başlayarak, Mezopotamya uygarlıklarının bilgeleri, gökyüzünü üç ana parça halinde düşünüp, gözlemlerini buna göre yapma yöntemi geliştirmişlerdi. Nineveh kütüphanesinde bulunan ve 'MUL.APİN Tabletleri' adıyla bilinen astronomi belgelerinde, bu bölümlerin sınırlarını ve hangi önemli gök cisimlerini içerdiğini okuyoruz. Buna göre, kuzey göklerini kapsayan birinci bölüm, yani göksel Ekvator'dan kuzey kutup noktasına dek uzanan bölge, Tanrı Enlil ile ilişklendiriliyor ve 'Enlil Yolu' adını alıyordu. Kral (Cepheus), Büyük Ayı, Ejderha (Draco) gibi takımyıldızlar, Enlil Yolu sınırları içindeki önemli göksel işaret noktalarıydı. Güneş'in, Ay'ın ve görünen diğer gezegenlerin gökyüzünde izledikleri yol, yani bizim 'Ekliptik' ya da 'Tutulum Çemberi' adını verdiğimiz orta kuşak, Sümer'in en büyük gök tanrısına ithaf edilmişti ve 'Anu Yolu' adıyla biliniyordu. 'Zodyak Kuşağı' olarak adlandırdığımız bu şerit üzerindeki on iki büyük takımyıldız (burçlar) da bu kuşağın üyeleriydi. Üçüncü ve son yol, bu orta kuşak ile güney ufku arasında uzanan ve bütünüyle güney göklerini içine alan bölümdü ki, Sümer bilgeleri bu alana da bir başka büyük tanrılarının adını vererek 'Enki Yolu' demişler ve belki de en çok bu bölge üzerinde durmuşlardı.
Rahiplerin haritaları
Şimdi, Sümer (ve sonrasında Akat) astronom rahiplerinin gökyüzü haritalarını nasıl çizdiklerini anlamak için, beş bin yıl öncesinin Mezopotamya'sını gözlerimizin önüne getirelim. İlk büyük kentler, İran Körfezi'nin hemen kuzeyinde, bir zamanlar bataklık olan bölgede kuruluyor. Bunların içinde en önemlisi de, Enki'nin kült merkezi olarak nitelenen ve 'yeryüzünün ilk kenti' olduğu metinlerde anlatılan, Eridu. Buradaki gözlemevinde gökyüzünü inceleyen rahipler, haritalarını çıkarırken şu ilkeleri uyguluyorlar: Sırtı kuzey kutbuna, yüzü de güney göklerine bakacak biçimde duruyor gözlemci. Karşısında, bataklıkların hemen bitiminden itibaren başlayan körfez suları ve engin deniz var. Haritayı çizime aktarırken, bu bakış açısına göre, ilkin ufku simgelemek üzere yatay bir çizgi çekiyor. Ardından, tam orta noktadan bu ufuk çizgisine dik inen ve onu kesip aşağıya doğru devam eden bir çizgi daha. Buna, 'Göklerin Orta Noktası' adını veriyor. Böylece, haritada, birbirini dik olarak kesen iki uzun çizginin oluşturduğu dev bir 'artı işareti' yer alıyor. Sonra, bu çizgilerin kesiştiği noktayı merkez alan büyükçe bir çember çiziyor gözlemci ve ortaya, bir 'artı işareti' tarafından dört eşit parçaya bölünmüş bir daire çıkıyor. Yatay çizginin, yani ufkun altında kalan yarım daire, 'Yer altı'nı, ufkun üzerindeki yarım daire de gökyüzünü simgeliyor; yani, güney göklerini. Her bir çeyrek daire, kendi içinde üçer bölüme ayrıldığında, gökyüzündeki koordinatları belirlemekte kullanılan '12 istasyon noktası' elde edilmiş oluyor. Tarif ettiğimiz bu harita, bir biçimde 'astroloji' ile ilgilenenlere hiç de yabancı gelmeyecektir, çünkü bugün hala astrolojiyle uğraşanların çizdiği gökyüzü haritaları, beş bin yılı aşkın bir süre önce Sümer rahiplerinin çizdiği diyagramları kullanmaktadır.
--------------------------------------------------------------------------------
YARATILIŞIN YEDİ TABLETİ
Babil'in ünlü kozmogoni destanı Enuma Eliş, Akat uygarlığına ait kentlerin kalıntılarında gerçekleştirilen kazılarda bulundu. Ele geçen kopyalar içinde en eskileri İsa'dan önce ikinci binyılın başlarına dek tarihleniyordu ve Akat diliyle yazılmıştı ama uzmanlar bu destanda anlatılanların Sümer kaynaklarından ödünç alındığını ve ilk orijinalin muhtemelen çok daha eskilere ait olduğunu düşünüyorlar. Evrenin, gökyüzünün, yaratılış arifesindeki kaostan kurtulup belli bir düzen içine girişini 'tanrısal simgeler' kullanarak Enuma Eliş, uzaklardan gelen Marduk adlı bir gök cisminin kargaşaya son vermesini ve düzeni sağlamasını konu ediyor. Toplam yedi tablet üzerine yazıldığı için 'Yaratılışın Yedi Tableti' olarak adlandırılan ve İngilizce çevirisi Sir Leonard W. King tarafından yapılan destan, evrenin ve güneş sistemimizin oluşumu konusunda bir 'antik teori' örneği oluşturduğu kadar, bilinmeyen bir gök cisminin göklerde izlediği yol hakkında bilgi vermesi açısından da eşsiz bir metin niteliğinde. Marduk'un 'Tiamat' adı verilen göksel ejderhayla giriştiği savaşın, izleyen dönem içindeki bütün ejderha mitlerine esin kaynağı oluşturduğu düşünülüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder